Gata Doktoru Ali Edizer, Görevinden Alınmalı mıydı?
12.10.2020 - 8:23

Musab Seyithan

Musab Seyithan

Geçtiğimiz günlerde, Gata’da Baş Hekim Yardımcılığı görevinde bulunan Dr. Ali Edizer’e ait bir video, sosyal medyada yer aldı. Doktor bu videoda kelimesi kelimesine şunları diyordu:

“Yapmayın etmeyin kardeşim. Dün yine işittim ki, gül gibi bir yuva yıkılmış, boşanmışlar. Niye? Koca aldattı diye. Ayıptır, günahtır. Oğlum niye aldatıyorsunuz? Allahu Teâlâ size ruhsat vermiş. Bir başkasını sevdinizse onu da alın. Ha gözünüz yiyor veya yemiyor ayrı bir şey. İnsan yuvasını yıkar mı? Yapmayın ya. Medeni kanunla zaten mücadele ediyoruz. Ama bizi bacılara mahcup etmeyin. Yuvanızı niye yıkıyorsunuz yav.”

Bu sözlerin arkasından yıldırım hızıyla görevden alındı. Bu haber de “Sosyal medyada paylaştığı ve büyük tepki çeken video nedeniyle Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcılığı görevinden alınan Ali Edizer ile ilgili yeni bir karar çıktı. Edizer, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın talimatıyla doktorluk görevinden el çektirildi” şeklinde basında yer aldı.

Doktor Edizer’in videosunu tarafsız gözle izleyen kişi; “Bir konuda fikrini açıklamış, görüş beyan etmiş, bu görüşü kabul etmek zorunda değilsiniz. Adam silahlı kalkışmaya, devlete isyana kısaca teröre çağırmıyor. Sence saçmalamış da olabilir. Kişinin saçmalama özgürlüğü de vardır. Medeni kanun Allah’ın vahyi değildir, eleştirilemez tabu da değildir. Kabul edilmese de bu tür beyanlara, fikir ve inanç özgürlüğü açısından bakılıp hoş görülmelidir” der ve demelidir.

Evet, bu medeni kanun dokunulmaz, eleştirilmez, aleyhine konuşulmaz kutsal Hindistan ineği midir? Bu medeni kanuna göre çok kadınla nikâhsız ilişkiye girmek yasak değildir. Nikâhlı evlilikler yasaktır. Bir Müslümandan, böyle bir medeni kanunu tasvip etmesi ve övgüler dizmesi beklenemez. Bundan dolayı doktorun sözlerinde bir vahamet yoktur, bundan dolayı da görevinden alınmamalıydı.

Ayrıca, Hukuk devletinde kişiler meslekten azledilmeden önce hukuki süreç başlatılır, soruşturmalar yapılır sonunda bu işle görevli kurul kararını verir. Bildiğimiz kadarıyla doktor olarak çalışıp çalışmayacağına Yüksek Sağlık Şurası karar verir. Bunun için önce Sağlık Bakanlığı'nın kişi hakkında soruşturma sonucu C. Savcılığı'na suç duyurusunda bulunması, savcılığın da iddiaları yeterli bulması durumunda iddianame düzenleyip dava açması gerekiyor.

Bakın, Gazeteci Mehmet Özışık, Nethaber’de bir konu gündeme getirdi. Habere göre Didim Belediye Başkanı CHP'li Ahmet Deniz Atabay, kendisine iş başvurusunda bulunan bir kadına tuzak kurarak tehditle tecavüz etmiştir ve kendisine ait olduğu iddia edilen uygunsuz görüntüler ortaya çıkmıştır. Ardından İçişleri Bakanlığı soruşturma başlatmıştır. Skandal tecavüz olayını, İlçeye gönderilen müfettişler görüntüleri incelerken, videodaki S.T. isimli kadın ile de konuşmuştur. Soruşturma kapsamında görevlendirilen müfettişlerin raporu tamamladığı ve savcılığa teslim ettiği öğrenildi. S.T.'nin, müfettişlere verdiği ifadede, tehdit ve şantaj yoluyla tecavüze uğradığını söylediği öğrenildi. Ve Belediye başkanı görevden alınmadı, hâlâ işinin başında.

HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in seçim çalışmaları sırasında düzenlenen dernek toplantısına katılan bir kadına tecavüz ettiği ortaya çıktı. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılmasını öngören dosyayı TBMM’ye gönderdi. Hukuki süreç devam ediyor. Ve bu pkk sevicisi milletvekili de maaşını almaya devam ediyor.

Efendiler! Neden suçlular Kemalist, laik, pkk sevici olunca uzun bir zaman alan hukuki süreç işletiliyor da, Müslüman kimlikli birisi olduğu zaman “gücün hukuku” işletilerek yıldırım hızıyla cezalar kesiliyor? Bana sorarsanız bizim Müslüman idarecilerin aşağılık kompleksi, ezikliği, laik Kemalistlerden çekinmeleridir. Böyle yaparak onların aferinini almış olacaklarını ve onları memnun edip kazanacaklarını zannediyorlar. Yanılıyorlar, çok beklerler. Ebû Müslim Horasanî, onların durumunu şu sözleriyle çok güzel dile getirmektedir. “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”

Aslında ben Ali Edizer’in mensup olduğu grubu en ağır bir şekilde eleştirenlerdenim. Gırtlağına kadar bidat ve hurafeye batmış, İslam’ın doğru anlaşılmasının önündeki en büyük engellerden olan bir yapılanmadır. Ama Yüce Allah; “Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletten alı koymasın. Adil olun” (5Maide:5) buyurmak suretiyle adil olmayan uygulamalar karşısında, sevmediğimiz topluluklar veya mensupları bile olsa, hakkın yanında olmamızı emretmektedir.

İdarecilerimiz, laik-Kemalist ve tecavüzcülere uyguladıkları hukuki prosedürü, inanan hatta yanlış inanan kimselere de uygulamalıdır. Onları memnun etme adına “Hukukun gücünü” bırakıp “Gücün hukukuna” sapmamalı, çifte standart garabetine düşmemelidir. Yazıktır, günahtır.

  • Beğen
YORUM YAZIN