'Tarım ve Gıda'nın Farkı
23.12.2023 - 21:18

Prof. Dr. Zümrüt Begüm Ögel

Prof. Dr. Zümrüt Begüm Ögel

Geçtiğimiz yıllarda katıldığım bir Gıda Mühendisliği Kongresi’nde şunu iddia etmiştim: Türkiye’yi kalkındıracak olan tarımsal üretim değil, gıda üretimidir. Arada ne fark var diyeceksiniz..

Dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’ini elimizde bulundurduğumuz halde neden bizim fındığımızı alıp, çikolatalı fındık kreması üretiminde kullanıp, sonra da aynı fındığı bize 10 katı pahalıya geri satan İtalya’ya kızıyoruz ki.. Kızıyoruz çünkü onlardan aldığımız paranın kat-kat fazlasını bizden geri alıyorlar. Nasıl mı? Fındığa değer katarak, fındıktan lezzetli bir ürün elde ederek.. Peki bunu biz yapamaz mıyız? Elbette yapabiliriz ve bunu yapmakta olan çok değerli markalarımız da, en azından çikolatalı fındık kreması için var. Başka örnekler de verebilir miyiz? Verebiliriz ama yeterli mi? Değil. Daha fazlasını yapabilmek için öncelikle GIDA SANAYİİnin ve YERLİ ÜRETİMin ülkemiz açısından önemini çok iyi kavramamız gerekiyor.

Tarımsal üretim 'olmazsa olmazımız'dır; fakat tarım ürününü alıp onu çok daha uzun ömürlü, daha besleyici, daha lezzetli, daha fazla talep gören ve daha karlı bir ürüne dönüştürmek ise gıda sanayiinin işidir. Neden mi? Çünkü sanayi, tarımsal ürüne, bilim ve teknoloji değerini katarak bilgiyi ürüne dönüştürür. Domates olmadan kuru domates de üretemeyiz. Elma olmadan elma suyu üretemeyiz. Üzüm olmadan pekmez olmaz. Süt olmadan ne yoğurt olur ne de peynir. Atalarımız da böyle yapmamış mı? Sütünden peynir yapmış, sebze ve meyvelerinin fazlasını kurutmuş, kimini turşuya basmış... Bu işlemlerin fabrika boyutunda yapılmasına gıda sanayi, üretimde görev alan mühendislere de gıda mühendisi diyoruz. Mutfakta yemek yapabilirsiniz ama bu sizi gıda mühendisi yapmaz. Eğer bir gıda fabrikasını, içindeki tüm proseslerle birlikte tasarlayabilirseniz, ancak o zaman gıda mühendisi olursunuz. Gıda mühendisleri aynı zamanda ürün de tasarlayabilirler çünkü gıda maddesinin tüm kimyasını, biyokimyasını ve mikrobiyolojisini de bilirler. Geliştirilen ürün için, makina mühendisleri ile birlikte, gerekli makinaların tasarımında da rol alabilirler.

Sonuç olarak, tarım vazgeçilmezimizdir fakat çiftçiyi kalkındıracak olan da gıda sanayii, hatta genişletecek olursak, TARIMA-DAYALI SANAYİdir. Esas parayı buradan kazanacağız, böylece ülkemiz kalkınacak ve refah seviyesinin artışı elbette çiftçimize de olumlu yansıyacak. Ürününü değerine satabilecek. Bugün kimler para kazanıyor? Kime sorarsanız sorun: ‘Aracı tüccarlar’ diyecektir. Elbette satış olmazsa üretmenin de bir manası kalmaz, fakat, üretici hiç kazanmazken, nakliyeci ‘iyi kazanıyorum çok şükür’ dememeli.. Parayı kazanması gerekenler en başta üreticilerdir. Süt sanayii kazanmazsa, süt üreticisine de hakkını ödeyemez hale gelir. Salça üreten kazanamazsa domates üretene de parasını ödeyemez duruma gelir. Şeker kazanamazsa pancar üreticisi de kazanamaz. Peki şekeri alıp, atıştırmalıklar veya çikolatalı fındık kreması üretirseniz ne olur? %56’sı şeker olan bir üründen, şekerden kazandığınızdan kat-kat fazlasını kazanırsınız. Bütün bunların sonucunda da çiftçi kazanır. İşte bu yüzden, başta gıda sanayii olmak üzere, tarıma-dayalı sanayiyi geliştirmeden tarımı da geliştirmemiz zor hatta imkansızdır. 

Mühendisliğin en temel derslerinden birisi ‘Kütle Denkliği’dir. Kısaca, şunu öğreniriz: Giren=Çıkan.

Şayet bir prosese giren malzeme miktarı çıkandan fazla ise, sistemde birikim olur. Şayet giren malzeme miktarı çıkandan az ise, ya sistem durur veya başka bir şeyler daha eklemek gerekir. Para trafiği de böyledir: Harcadığından daha fazla kazanırsan, para biriktirir ve yeni yatırımlar yaparsın. Kazandığından daha fazla harcarsan, sistem sürdürülebilir olmaz. Eğer birileri bize tatlı kaşığı ile veriyor sonra da kepçeyle geri alıyorsa nasıl karnımız doyacak? Tarımdan kazanmak istiyorsak, katma değerli YERLİ üretime ağırlık vermek mecburiyetindeyiz. Bunun yolu da yerli gıda sanayiinin güçlendirilmesinden geçiyor.

Öncelikle, gıda sanayiinin güçlendirilmesini hedefleyen bir devlet politikasına ihtiyacımız var. Tarımsal planlama yaparken kendi yerli sanayimizin gereksinimlerini de dikkate almalı veya tarımsal üretimimizi katma değerli ürünlere dönüştürecek bir sanayinin kurulmasını desteklemeliyiz. Mevcut fabrikalarımızı kapatmak veya onları hammaddesiz bırakmak yerine, üretimi nasıl karlı hale getirebiliriz diye düşünmeliyiz. Yerli üretimi destekleyecek bilimsel araştırmaların güdümlü projeler halinde gerçekleştirilmesini sağlamalıyız. Gıda mühendisliği bölümlerini kapatmak yerine, mezunlara doyurucu iş imkanları sağlamalı, onları yeni sektörleri yaratabilecek bilgi, beceri ve girişimci ruhla donatmalıyız.    

“Çözüm, üretmemek değil, sorunlara çözüm üretmektir”. 

Kazanmıyor diye fabrika kapatmak lüksüne sahip değiliz. Başarıya, zoru ve büyüğü hedefleyerek, güçlüklerden yılmayarak ulaşılabilir. Küçük düşünenlerin büyük başarılar elde ettiği vaki değildir. Büyük başarılar aynı zamanda büyük riskleri de gerektirir. O halde herkes elini taşın altına koyacak.

Sadece tarımı destekleyerek değil, paralelinde, tarıma-dayalı sanayiyi de destekleyerek kalkınabiliriz. ‘Tarım ve Gıda’nın farkı budur. Birisi tarım ve kırsal kalkınma alanı, diğeri başlı başına bir sanayi ve teknoloji alanıdır. Her şeyden önce bu farkın çok iyi anlaşılması gerekmektedir.

 
 

  • Beğen
YORUM YAZIN