İstişare ve Empati
03.09.2021 - 15:18

Osman Tüzün

Osman Tüzün

Değerli okurlarım, bu hafta birçoğumuzun yerine göre hepimizin işi düştüğünde gittiğimiz kurum ve kuruluşların, yönetim ve yöneticilerin bireysel yönetim anlayışıyla mı, yoksa ortak akılla istişare etme metoduyla mı başarılı olup,  kuruluşun başına getirilen veya seçilen yönetici her şeyden önce temsil ettiği kurumun birinci dereceden sorumlusu olduğunu ve kurumunu istenilen en yüksek noktaya çıkarmanın görevi olduğunu asla unutmamalı.

Burada halkı veya müşterisini memnun etmesiyle görevinde uzun yıllar kalacağını bilen hayatını başarı ve memnuniyet üzere kuran yöneticiler kendileriyle barışık olan ve insanların kendisinden ve temsil ettiği kurumdan memnun bırakması için hoş görüyle samimiyetle, herkesin fikrini alan, çalışanların görüşlerini sonuna kadar dinleyen, hoşuna gitmeyecek fakirleri açıklayanların bile sözünü yarıda kesmeden konuşmalarına müsaade eden, her edilen sözde belki görmediğimiz faydalı bir şeyin çıkaracağına inan yöneticilerin başarılı olmamaları imkânsızdır.

“Fakat benim anlayışım veya tarzım budur, başka söze gerek yok'' diyerek kendi görüşlerinin dışında kimseyi dinlemeyen, yapılan önerilerin kıymetini bilmeyen, ben ne dersem o yapılacak diyen yöneticimi başarılı olur.

Yapılanların farkında olmadan, her şeye burun kıvırarak, kendilerince buldukları yöntem doğrultusunda sevk ve idare etmek isterler. Bu yöneticilerle çalışan personelde zaman içerisinde yeni bilgi ve projeler yapma konusunda dumura uğrarlar ve kendilerini buna göre dizayn ederek, sadece söylenenleri yapmakla mükellef olduklarını ve görevlerinin de bu olduğuna inanırlar. Tecrübeli yeni bilgilerle donatılmış personelden yararlanmayı bilmeyen yöneticilerin kurumlarının bilgi hafızasını köreltmeleri kurum için akıl tutulmasıdır ve bilginin kıymetini bilmemektir.

Bu ‘ben' merkezli anlayışla kurumlarını yönetmek isteyen yöneticiler, kendilerine güveni olmayan, yeterli bilgiyle donatılmamış  geleceğinden endişe duyan elindekilerini kaybederim korkusuyla hareket edenlerdir.. Bunlar zorda kaldıklarında da ''Ne yapayım bilen yok ki '' diyerek  zayıf  ekiple çalışma isteğini de  saklamaya çalışırlar..

İdarecilik, yöneticilik; kendisinden daha zeki ve bilgili kişilerden yararlanmayı bilme ve bunları çalıştırmayı bilme sanatıdır. Bunu bilenler zorla karşılaştıklarında bilgili ve zeki kişilerin sayesinde yol alabileceklerini, zayıf ve bilgileri hapsedilmişlerin kendilerine bile faydaları olmayanların başkasını yardımcı olmayacaklarını gören bilenlerdir..

Kendisine güvenen yönetici, kurumlarında başarılı olmanın yolunun demokratik bir ortamda bilgisini çekinmeden ortaya koymaktan, eşitlikçi ve birleştirici anlayışın kişiyi, dolayısıyla toplumu geliştirecek en önemli unsurlar olduğunu kabul eden bu bilinçten geçtiğinin farkında olan ve bunu sezendir.

Gelecek nesillere daha iyi bir dünya ve daha sağlıklı bir toplum bırakmak için, bireysel çıkarlarını düşünmeyen, halka tepeden bakmayan kendisine verilen görevin şuuruna varan, emanetin ne olduğunu bilen geleceğin güzelliğini toplum için düşünen ve bu düşünceyle hareket edenlerce sağlanır. Ortak akılla hareket etmekle, istişareyle, hayal edilebilecek projelerini somutlaştırmaya çalışmakla bu yolda kararlı adımlarla başarı elde edecekleri de kimse durduramaz, bunun böyle olduğunu da bilirler..

Özetle, sağduyulu ortak yaşamayı bilen ve her konuda bilgiye önem veren halkla iç içe olan ve  fikri sabit olmayan, hizmet için her akıldan faydalanmasını bilen ortak akılla hareket edenlerin başaramayacakları hiç bir konu yoktur..

Kolektif akılla hayal edeceğimiz projeleri gerçekleştireceğimiz hususu aslında biz Müslümanlar için Amerika kıtasını yeni keşfetmektir.  Hâlbuki İstişare dinimizin vazgeçilmezidir.

Söylemeye çalıştığımız da işte budur.

 

  • Beğen
YORUM YAZIN