Biliyorsunuz, PKK terör örgütü ile bağını koparamayan HDP-DEM partisi ile CHP yerel seçimler öncesi gizli ittifak yapmış, bu ittifaklar çerçevesinde de bazı belediye başkan adayları PKK yandaşı partinin istediği isimler olmuştu. Tabi seçimde bu belediye başkan adaylarının bazıları kazandı. Bunlardan biri de İstanbul’un Esenyurt ilçesinin belediye başkanı Ahmet Özer’di.
Ahmet Özer’e seçim öncesi terör yandaşlığı suçlaması ile dava açılmış zaten. Bu süreçte dava karara bağlanamadığı için de Ahmet Özer temiz kağıdı alabildi ve belediye başkanı seçildi.
Şimdi ise bu dava ile ilgili önemli gelişmeler yaşandı, zira devletimiz önemli bilgi ve belgelere ulaştı. Bu doğrultuda da dün sabah saatlerinde Ahmet Özer gözaltına alındı, bugünün ilk saatlerinde de nöbetçi mahkeme tarafından terörle bağlantısı nedeniyle tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu arada Esenyurt Belediyesine de kayyum atandı, böylece de Esenyurt belediyesi terör yandaşı bir ismin başkanlığından kurtarılmış oldu.
Bu konu doğal olarak da ülkemizin en önemli gündem maddesi oldu, şimdi herkes Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması normal mi? Bunu soruyor, bu konuyu konuşuyor.
Aslında bu soruyu şöyle değiştirmemiz gerekiyor; bu ülkede PKK terör örgütü ile ilişki kurmak normal mi? Bu ülkede PKK teröristlerine para aktarmak normal mi? Bu ülkede PKK terör örgütünün yandaşı olmak, askerimize, polisimize, masum vatandaşlarımıza kurşun sıkan bir teröristi övmek, onunla ünsiyet kurmak, ona destek olmak, o caninin, katilin, hainin, alçağın değerli olduğunu düşünmek normal mi?
İşte buna göre bir yanıt verirseniz, Ahmet Özer’in tutuklanmasının normal olup olmadığına karar verirsiniz.
Ey CHP’liler, Ahmet Özer’in bir akademisyen değil, bir terör yandaşı olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Devletin bu adamı gözaltına alması ve tutuklaması anormal değil. Sadece Ahmet Özer değil ki, Ahmet Özer ile birlikte bütün HDP’lilerin, DEM’lilerin, CHP içinde siyaset yapan terör yandaşlarının tamamının tutuklanması gerekir.
Yani diyebiliriz ki, Evet Ahmet Özer’in tutuklanması normaldir, olması gereken budur, hatta azdır, terör yandaşı bütün başkanlar görevinden alınmalıdır, zira bu insanlar ülkemizin güvenliği için tam anlamıyla tehdit oluşturmaktadırlar.
Peki, ey CHP’liler, sizin bu terör yandaşlarına sahip çıkmanız, kol kanat germeniz, ey Özgür Özel, senin Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etmen normal mi?
Bu siyaset sınırları içinde bir durum mu? Siyaset siyasetçiye terör yandaşlarına kol kanat germeyi demokratik bir ülkede meşru mu kılar? Peki sizin kol kanat gerdiğiniz o sözde siyasetçiler nedeniyle insanlarımız katlediliyor, bunun hesabını kim verecek? Bunun hesabını bu millete nasıl vereceksiniz?
Asıl sorgulanması gereken Ahmet Özer’in tutuklanması değil, asıl sorgulanması gereken terör yandaşı partiyle işbirliği yaparak böyle insanların ülkemizde belediye başkan adayı yapılması, belediye başkanı yapılması…
Ey CHP’liler, ey Atatürkçüler, her gün bu aziz milletin iradesiyle Cumhurbaşkanı olmuş Recep Tayyip Erdoğan’a, AK Partililere sövüp duran aymazlar, ey din düşmanları, ey dindar düşmanları, ey Diyanet İşlerimize her gün sövüp duran sosyal medya maymunları, ey asker emeklisi CHP’liler, çağdaşlar, modernler, batıcılar, Kemalistler, solcular, ey Yılmaz Güney, Nazım Hikmet hayranı Atatürkçüler, PKK terör örgütüne iltisaklı, bağlantılı olduğu, teröristlere sahip çıktığı anlaşılan birine sahip çıkmak, Atatürk’ün hangi ilkesi ile bağdaşıyor, hangi ilke gereği sahip çıkıyorsunuz teröriste? Bunu bu millete izah etmelisiniz bence!
Devletimiz haklı, devletimiz durup dururken birini niye gözaltına alsın, niye tutuklasın, niye elinden belediye başkanlığını alsın? Biraz akıllı olun, Türkiye çok zor süreçlerden geçiyor, TUSAŞ’ta yapılan katliamın hatırına, şehitlerimiz hatırına bari terör yandaşlarının yanında olmayın, ülkemizin devletimizin, milletimizin yanında yer alın.
Ahmet Hakan konuğuna soruyor, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, terörden beslenenler, dedi, bunlar kimler?” diye… Ama konuğu bir türlü DEM’lileri, HDP’lileri hatta CHP’lileri söyleyemiyor.
Kürt kardeşlerimizin iradelerini elinde bulundurduklarına inanan siyasetçiler bugüne kadar terör eliyle bu iradeye hükmettiler. Devletimizin benim düşünceme göre, Kandil’deki, Suriye’deki teröristler kadar bu sözde siyasetçi teröristlerle de mücadele etmesi gerekiyor. Geçen gün TUSAŞ’ta etkisiz hale getirilen 5 masum insanı katleden 2 teröristin ikisi de HDP’li… İkisi de Selahattin Demirtaş hayranı…
Olaylar size hiçbir şey anlatmıyor mu?
Türkiye kesin bir şekilde terörün siyaset ayağıyla da mücadele etmelidir. Eğer bunu yapamazsak, bizim askerimiz dağda teröristleri etkisiz hale getirecek ama onlar şehirde hem de devlet parası ile terörist yetiştirmeye devam edecekler. Bu esneklikle terör bitmez. Kürtleri terörün siyaset ayağından da korumak gerekiyor. Behemehâl terörle iltisaklı bütün belediye başkanları, bütün siyasiler, akademisyenler, memurlar görevden alınıp, derdest edilmelidir. Ülkemizde teröristlerin devletimizden aldıkları maaşlarla devlet - millet düşmanlığı yapmalarına müsaade edilmemelidir. Dünyanın hiçbir ülkesi buna müsaade etmez. Biz nasıl müsaade ediyoruz? Anormal olan Ahmet Özer’in tutuklanması değil, işte anormal olan bu.
Artık net olsunlar, siyaset yapacak siyaset yapsın, ülkenin bir parçası olsun, siyaret yapmayacak, terör yapacak, teröristler için çalışacaklar da siyasetin içinden dışlansın ve onlarla da devletimiz mücadele etsin.
Ülkemize, devletimize, sahip çıkalım, Türkiye’mizde elini kolunu sallayarak kimse devlet, millet düşmanlığı yapamasın, bu ülkeye kurşun sıkanları hiç kimse savunamasın.
Bakın Ahmet Özer'in 10 yıllık süreçte terör örgütü PKK mensuplarıyla birçok irtibatı tespit edildi. 694 kez PKK'lı teröristlerle görüştüğü, 14 kez de Kongra-gel sözde eş başkanı Remzi Kartal ile irtibat kurduğu belirlendi.
Özer hakkında savcılığın sevk yazısına ulaşıldı. Bu yazıda önemli ifadeler var. Yazıda, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinden oluşan heyet arasında 2014 yılında yapılan bir görüşmede bazı akademisyenlerin sözde demokratik özerklik projesine katkı sunmak istediğini elebaşına ilettiği bilgisi yer alıyor.
Terör örgütü elebaşı Öcalan'ın heyete isim sorduğunda heyet tarafından "Mersin Üniversitesinden Ahmet Özer var." şeklinde cevap verildiği aktarılan yazıda, "Yine heyetin Abdullah Öcalan'a, Ahmet Özer'in bazı akademisyenlerin kendisine ulaştığı bilgisini aktardığını, bilim adına üretilen bilgilerden çok fazla yeni bir perspektif alamadıklarını ancak sizin kitaplarınıza yoğunlaştıklarında yeni perspektif edindiklerini söylediğini ilettikleri, Abdullah Öcalan’ın ise heyete bu durumun önemli olduğunu söyleyerek talimat verdiği tespit edilmiştir." ifadesi kullanılıyor.
Yazıda, şüpheli Özer'e yönelik yapılan iletişim dinlemesi neticesindeki HTS kayıtları yer alırken, bu görüşmelerde iki adet suç unsuruna rastlandığı belirtiliyor.
Görüşmenin içeriğinde bir kişinin Özer'i arayarak, M.K. isimli kişinin annesinin öldüğünü Özer'e haber verdiği bilgisi yer alıyor. Özer'in de M.K'nin numarasını isteyerek parti içindeki konumunu sorduğu ifade edilen yazıda, telefondaki kişinin M.K'nin iki kardeşinin terör örgütünde faaliyet gösterdiğini, partinin bu kişiye değer verdiğini ve M.K'yi ziyaret etmesini Özer'den istediği aktarılıyor. Yazıda, bunun üzerine şüpheli Özer'in M.K'yi arayarak, yerel seçimlerde kendisinin yardımına ihtiyacı olduğunu söylediğinin tespit edildiği kaydedildi.
M.K. isimli kişiyle görüşmeye ilişkin diyalogların aktarıldığı savcılığın sevk yazısında, Özer'in bu kişiye yönelik "Sizin gibi değerli evlatlar yetiştirdi." ifadesini kullandığı, bahsedilen kişilerden M.K'nin kardeşi Tahirhan Kaya'nın 2011'de Van polis evine dağ kadrosundan gelen emir ve talimatla eylem kararından önce patlayıcı maddelerle birlikte eylemi gerçekleştiremeden yakalandığı, yapılan yargılama sonucu 19 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldığı ve halen tutuklu olduğu belirtiliyor.
Yazıda, M.K'nin diğer iki kardeşinin de "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan çeşitli hapis cezaları aldığı ifade ediliyor.
Belediye binasında yapılan aramada örgütsel dokümanlar ele geçirildiği anlatılan yazıda, Özer'in savcılıktaki ifadesinde terör örgütü yöneticilerinden Remzi Kartal ile irtibatı, terör örgütü mensuplarıyla telefon görüşmeleri ve yüksek miktarda para transferlerini hayatın olağan akışına uygun şekilde açıklayamadığı, hatırlamadığını beyan ettiği kaydediliyor. Yazıda, Özer'in "PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan tutuklanmasına karar verilmesi talep edildi.
Savcılığın sevk yazısındaki en önemli konulardan biri para trafiği… Sevk yazısında, Özer'in banka hesabından 482 bin 750 lira gönderdiği şirketin sahiplerinin Sait K. ile Faik K. olduğu, gerçekleştirilen sorgulamada Faik K. hakkında terör örgütüne üyelik ve terör örgütü propagandası gibi çeşitli suçlardan işlem yapıldığı aktarılıyor. Öte yandan Özer'in hesabına 29 Mart'ta Muhammed S.Ö. tarafından 1 milyon 289 bin 480 lira para girişinin olduğu da belirtilmiş.
Karar yazısında şüpheli Ahmet Özer'in Esenyurt Belediye Başkanlığındaki makam odasında gerçekleştirilen aramada terör örgütü lehine yayın yapan derginin bulunduğu ve örgütsel olduğu değerlendirilen evrakın ele geçirildiği, tespitler sonucunda Özer'in, süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik arz eden eylemlerle örgütle hiyerarşik ilişki içinde olduğuna dair hakimliğin kanaat oluşturduğu bildiriliyor.
Yazıda, delillerin henüz toplanmadığı ve Özer'in üzerine atılı suçun katalog suçlardan olduğu ifade edilerek, Özer'in kaçma ve saklanma şüphesini uyandıran somut olguların bulunduğu, bu nedenle adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı kaydediliyor ve hakimlik de buna istinaden Ahmet Özer’in tutuklanmasına karar veriyor.
Masum, sevgi pıtırcığından bahsetmiyoruz, ne olur herkes aklını başına alsın, PKK terör örgütü ile irtibatı olan, teröristleri seven, onları koruyan, onlara yardım yapan birinden bahsediyoruz. Böyle birinin bir belediyeyi yönetmesi zaten normal değil. Yukarıda da yazdım, dağla mücadele zaten terörü kurutmak için yetmiyor, şehirlerdeki teröristlerle, siyasetin, devletin içindeki teröristlerle de mücadele etmeden, buralardaki teröristlerin de kökünü kurutmadan Türkiye terörü bitiremeyecek, bunu herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor.
Savcılarımız cesaretli olsunlar, bunların üzerine gitsinler, iktidarımız korkmasın, ben inanıyorum ki bu aziz millet teröre karşı verilen asil mücadelenin kıymetini her zaman bilecek ve iktidarımızı, devletimizi destekleyecektir. Sosyal medya maymunları ile ülkemiz hareket edemez. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe, her zaman değimiz gibi, acırsanız, unutmayın acınacak hale gelirsiniz.
Neticede ey CHP’liler, ey milliyetçi ayağından her gün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a saldırıp duran tipler, bir kez olsun, Özgür Özel’e tepki koyun, teröristi savunma, bu ülkeye düşman olanın yanında durma, deyin. Ey Özgür Özel, bu ülkede böyle siyaset yapılmaz, oy için devletine düşmanlık yapanın yanında yer alma, Atatürk’ümüzün, şehitlerimizin kemiklerini sızlatma, atalarının kemiklerini sızlatma, deyin.
Bir kez olsun, bunu yapın.
Bu konunun Kürt kardeşlerimizle alakası yok, bu konunun terör örgütü ile alakası var. Teröre taviz verilmez, teröre taviz vatan hainliğidir, terörüstle mücadele edilir. Terör yandaşı sevilmez, terör yandaşı ile mücadele edilir. Ey CHP’liler, bunu bir kez olsun haykırın genel başkanınıza.
Bu ülke hepimizin, Kürt kardeşlerimizi sevmek başka, hepimiz seviyoruz zaten Kürtleri. Bakın hem Sayın Devlet Bahçeli hem de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, haykırıyor “Kürt’ü sevmeyen Türk gerçekten Türk değildir, Türk’ü sevmeyen Kürt gerçekten Kürt değildir, Türk’ün Kürt’ü, Kürt’ün Türk’ü sevmesi farzdır” diye…
Göremiyor musunuz, başka Türkiye yok, Türkiye’mize sahip çıkmak, terörün, teröristin karşısında dimdik durmak, hepimizin boynunun borcu.
Ben devletimizin, aziz Türk Milletinin, Türk’ün, Kürt’ün, Laz'ın, Çerkez'in, Arap'ın, Rum'un, Roman'ın yani vatan topraklarında yaşayan herkesin yanındayım ve teröristin karşısındayım.
Bu milletin her ferdinin de haykırması gereken hakikat işte budur.