Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 1 Haziran'da İslam Kalkınma Bankası'nın yıllık toplantısına katılmak için Kahire'yi ziyaret etti. 9 yılın ardından Türkiye'den Mısır'a bakan seviyesindeki ilk ziyaretti. Her ne kadar amaç ikili ilişkilerin görüşülmesi olmasa da Bakan Nebati'nin toplantıya katılımı, son dönemde aşama kaydeden Türkiye-Mısır ilişkileri bakımından sembolik bir anlama sahip.
Son 10 yılın neredeyse tamamında bu iki bölgesel aktörün arasındaki karşılıklı ilişki oldukça karmaşıktı. Ancak, son dönemdeki bölgesel ve küresel çaptaki kritik gelişmeler, her iki tarafı da zorlu meselelerde bu yeni dinamiklere uyum sağlamak ve pozisyonlarını yeniden değerlendirmek durumunda bıraktı.
Ankara ve Kahire arasındaki yakınlaşmanın başlangıcı 2020'nin sonları ve 2021'nin başına denk geliyor.
Yakınlaşma girişimleri
Bu dönemde Mısır, Ankara'nın Libya'daki rolüyle eş zamanlı olarak Libya siyasetinde önemli değişiklikler yaptı. Libyalıları oturup barış planlarını konuşmaya sevk ederek Halife Hafter kuvvetlerine karşı tavrını değiştirmiş oldu. Ayrıca Mısır, Ankara tarafından deklare edilen kıta sahanlığı koordinatlarına riayet ettiğini belirterek, Doğu Akdeniz'de olası birtakım düzenlemeler için Türkiye'ye kapı araladı.
Buna mukabil Ankara, Mısır'ın söz konusu yeni pozisyonunu onayladı ve iki ülke arasında bilhassa ortak menfaatlere dayalı iş birliğinin önemini vurguladı. Aynı mesaj Türkiye'den üst düzey diplomatlar ve resmi makamlar tarafından da defaatle dile getirildi. Bu gelişmelere paralel olarak, iki ülkenin istihbarat kanalları arasındaki iletişim, üst düzey bürokratların bir araya gelerek ikili ve bölgesel sorunları tartışmasının da önünü açtı.
Kahire ile Ankara arasındaki ilk resmi yakınlaşma ise Mayıs 2021'de başladı. Dışişleri bakanlarının liderliğindeki delegasyonlar geçen yıl ilki mayıs ayında Kahire'de ve ikincisi eylülde Ankara'da olmak üzere istikşafi görüşmeler gerçekleştirdiler. Görüşmelerde ikili ve bölgesel meseleler ile Doğu Akdeniz bölgesinde güvenlik ve barışın sağlanması konuları ele alındı.
İki ülke arasındaki normalleşme süreci yavaş ancak istikrarlı bir şekilde ilerliyor. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri 2021'in ikinci yarısında ilerleme kaydedildiğinin altını defaatle çizdi. Geçtiğimiz nisan ayında Türkiye'nin dışişleri bakanı, karşılıklı büyükelçilerin atanması meselesinde kapıyı kapatmayarak bakan seviyesinde bir görüşmenin ihtimal dahilinde olduğunu belirtti.
Tüm bu adımlar bölgedeki gelişmelerden bağımsız bir girişim olarak değil, aksine daha büyük ve bölgesel düzeyde bir normalleşme sürecinin parçası olarak görülmeli. Zira 2021'de Kahire Katar ile, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise Türkiye ile olan ilişkilerini normalleştirdi. Suudi Arabistan İran ile masaya otururken Türkiye ise hem Suudi Arabistan hem de İsrail ile ilişkilerini normalleştirme yoluna gitti.
Ortak ekonomik menfaatler
Türkiye ile Mısır arasındaki gerginliklere rağmen iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler son on yılda şaşırtıcı biçimde artarak devam etti. 2017'nin sonunda 305'ten fazla Türk şirketi Mısır'da faaliyetlerine devam ediyor ve 75 bin kişiye doğrudan, bir milyona yakın kişiye ise dolaylı yoldan iş imkanı sağlıyordu.
Ortak menfaatlerin, ekonomik faaliyetleri siyasi dalgalanmalara karşı koruma eğilimi doğrultusunda ikili ticaret hacmi 2018'de 5 milyar dolar barajını aşarak tarihi bir rekor kırdı. Bu olumlu gidişat 2019'da da devam etti. Öyle ki Türkiye, Mısır ürünleri ithalatında en büyük üçüncü ülke olurken, Kahire de Ankara'nın Afrika'daki en büyük ticaret ortağı haline geldi.
Bölgesel düzeyde ise Orta Doğu'daki stabil ve müsait atmosfer her iki ülkenin de oldukça işine yaradı. Bu bakımdan tek bir ülke, Libya, hem Ankara ve hem de Kahire için kritik öneme sahip. Zira Libya'da istikrarın sağlanması Mısır ve Türkiye arasında ticaret, yatırım ve inşaat ve taahhüt olmak üzere çeşitli seviyelerdeki iş birliğini artırabilir.
Doğu Akdeniz
Doğu Akdeniz'de iki ülke arasında olası bir deniz yetki alanları sınırlandırması hala en kritik ortak mesele olarak ortada duruyor. Gerçekleştiği takdirde ise tüm bölge için ezber bozan bir gelişme olacak.
2020'de Kahire ile Atina arasında kısmi sınırlandırma anlaşması imzalanmıştı. Mısır Dışişleri Bakanlığı ve istihbarat teşkilatının önerisi ise Türkiye ile bir anlaşma yapılmasıydı zira böyle bir durumda Kahire daha büyük avantajlara sahip olabilirdi. Şubat 2021'de Mısır, Doğu Akdeniz'de yeni bir petrol ve gaz ihalesine çıkacağına duyurdu. Duyuruda, Ankara tarafından deklare edilen kıta sahanlığı koordinatları gözetildi.
Her iki ülkenin de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasının jeostratejik öneminin farkında olmasına rağmen jeopolitik pürüzler geçmişte buna izin vermedi. Bugün ise Doğu Akdeniz ülkeleri Türkiye’nin olmadığı bölgesel bir ajanda yürütmenin mümkün olmadığını anlamış durumdalar. Keza Ankara da kaynakların adil paylaşımı ve iş birliğinin herkes için en iyi çözüm olduğuna dair tavrını korumaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'nın bölgedeki her bir ülkenin katılacağı Doğu Akdeniz konferansı çağrısı, deniz altındaki kaynakların değerlendirilmesi için yeni formüllerin ve araçların tartışılacağı bir platform imkanı sağlıyor. Nitekim Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının önemi, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve Avrupa'nın Rusya'ya olan petrol ve gaz bağımlılığını azaltma arzusu bağlamında son dönemde daha da arttı. Dolayısıyla Türkiye, Doğu Akdeniz'de Mısır ve İsrail ile iş birliği kurmak için ciddi bir çaba sarf ediyor.
Doğu Akdeniz'de Türkiye ve Mısır arasındaki yetki sınırlandırması önemli değişikliklerin anahtarı niteliğinde. Türkiye'nin kendi haklarını korumasının yanı sıra sınırlandırma Mısır'a 15 bin ila 26 bin 500 metrekare civarında bir alanı garanti ediyor. Böyle bir durum bölgedeki diğer ülkeleri de ikili anlaşmalar yapmak yerine kolektif çözüm arayışına teşvik edebilir. Üstelik EastMed projesi yerine İsrail-Türkiye arasında inşa edilecek bir boru hattı, gazın Avrupa'ya taşınmasını sağlayarak bölgenin potansiyelini ortaya çıkarabilir.
Tüm bunlarla birlikte, Mısır'ın bu noktadan sonra nasıl hareket edeceğini ve bölgedeki üçüncü tarafların yapacağı anlaşmalar ile hamlelerin Türk-Mısırlı yakınlaşmasına destek mi köstek mi olacağını zaman gösterecek. Ne olursa olsun normalleşmenin sürmesi daha ihtimal dahilinde zira mevcut zorluklar iki ülkenin belirli konularda anlaşmayacağı anlamına gelmiyor. Bunun yerine ortak çıkarlara sahip olunan alanlarda birlikte hareket etmeye devam edecekler.
Mütercim: Seren Erciyas
***
[Yazar, Katar Üniversitesi İbn Haldun Araştırma Merkezi'nde araştırmacıdır.]