Doç. Dr. Cengiz Buyar Kırgızistan ve Tacikistan sınırında yaşanan çatışmaları AA Analiz için kaleme aldı.
***
Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırlarının birleştiği bölgeyi kapsayan Fergana Vadisi ve çevresinde Sovyetler Birliği'nden miras kalan sınır anlaşmazlıkları 30 yılı aşkın bir süredir bölgedeki en ciddi problemlerin başında geliyor. Bölge ülkelerinin topraklarının içerisinde sınır komşularının ada şeklinde toprakları da var. 1991 yılından bu yana sınırlar, ada topraklar, geçişler, halkların birbiriyle ilişkilerinin yanı sıra mera alanları, su kaynaklarının kontrolü, güvenlik ve hakimiyet alanları gibi pek çok konuda anlaşmazlıklar çıkıyor. Bu anlaşmazlıklar zaman zaman silahlı çatışmalara dönüşüyor.
Kırgızistan'ın Tacikistan ile sınırı yaklaşık 970 ila 987 kilometre civarında bulunuyor. Taraflar bu sınırın yaklaşık 300 kilometresiyle ilgili anlaşmaya varamıyor. Bu nedenle Kırgızistan-Tacikistan sınırı hala tam olarak belirlenemedi. Bu sınır bölgesinde 2010'dan bu yana 200'den fazla gerginlik ve çatışma yaşandı. Bu da bölgedeki problemlerin bir an önce çözülmesi gerektiğine işaret eden önemli bir gösterge.
Bölgeyle ilişkileri bulunan ve geleceğe yönelik planları olan uluslararası aktörler, bölgedeki bu çatışmalara bir şekilde müdahil olacaklardır. Bölgedeki sınır sorunları bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Özbekistan ve Kazakistan'ın sınır anlaşmazlıklarının çözümünde rol almaları gelecekte bölgede etkili olmaları açısından da önemli. Şu an itibarıyla sınır problemlerinin çözümü için ara buluculuk yapacak güçlü bir kuruma ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.
Geçen yıl Kırgızistan ve Tacikistan arasında 28 Nisan - 1 Mayıs tarihlerinde silahlı çatışmalar yaşanmıştı. Kırgızistan-Tacikistan sınırında görev yapan Tacik askerlerin henüz mutabakata varılmamış sınır bölgesine girmesi sonucu Kırgız askerlerin uyarıda bulunması; Tacik askerlerin bu uyarılara ateşle karşılık vermesi sonucu 14 Eylül 2022'de yeni bir silahlı çatışma başladı. Tacik askerleri bu çatışmaların ardından Kırgızistan sınırına girdi. 15 Eylül günü gerginlikler devam etse de ciddi bir çatışma yaşanmadı. 16 Eylül'de çatışmalar yeniden başladı ve aralıklarla devam etti. Bu süreçte Batken şehri ve sınır bölgesindeki yerleşim yerleri Tacik askerleri tarafından yoğun ateş altına alındı, bölgede yaklaşık on değişik noktada karşılıklı çatışmalar yaşandı. 17 Eylül'de Tacikistan tarafından tank, roket gibi ağır silahlarla Kırgızistan'ın askeri ve sivil bölgeleri yoğun şekilde ateş altına alındı. Şiddetli çatışmaların ardından aynı gün saat 19.00 sularında ateşkes sağlandı.
Kırgızistan'dan yapılan açıklamaya göre, Tacikistan'ın saldırılarında 59 Kırgız vatandaşı hayatını kaybetti, 163 kişi yaralandı, 282 ev de zarar gördü. 130 binden fazla kişi çatışma bölgesinden tahliye edildi. Tacikistan tarafından yapılan açıklamalarda ise 41 Tacik vatandaşının öldüğü, çok sayıda yaralının olduğu, 30 bin kişinin çatışma bölgesinden tahliye edildiği bilgisi verildi.
Kırgızistan'ın Tacikistan ile sınırı yaklaşık 970 ila 987 kilometre civarında bulunuyor. Taraflar bu sınırın yaklaşık 300 kilometresiyle ilgili anlaşmaya varamıyor. Bu nedenle Kırgızistan-Tacikistan sınırı hala tam olarak belirlenemedi. Bu sınır bölgesinde 2010'dan bu yana 200'den fazla gerginlik ve çatışma yaşandı. Bu da bölgedeki problemlerin bir an önce çözülmesi gerektiğine işaret eden önemli bir gösterge.
Kırgızistan Dışişleri Bakanlığı 19 Eylül'de yaptığı resmi açıklamada, 14-17 Eylül'de yaşanan olayları Tacikistan tarafından egemen Kırgızistan topraklarına önceden planlanmış bir silahlı saldırı eylemi olarak gördüğünü bildirdi. Bakanlık, Tacikistan tarafından ortaya atılan saldırıyı ilk Kırgızistan'ın başlattığı, sivil halka saldırdığı, çok sayıda Tacik vatandaşının evini yaktığı, anlaşmaları ihlal ettiği yönündeki iddiaların asılsız olduğu; aslında Tacikistan askerlerinin Kırgız topraklarına girdiği ve Kırgız yerleşim yerlerinde işledikleri suçların fotoğraf ve video gibi kanıtlarla sabit olduğu şeklinde açıklamalarda bulundu.
Kuzey güney doğrultusunda 170 kilometre, doğu batı yönünde 330 kilometre civarında bir alana yayılan Fergana Vadisi ve çevresi gerek yer altı gerekse yer üstü kaynakları bakımından hayli zengin ve verimli topraklara sahip. Bölge ve çevresinde gaz, petrol, altın, demir, kömür ve daha birçok muhtelif madenin ciddi rezervleri bulunuyor. Burası Orta Asya'nın adeta tarım ürünleri deposu. Hayvancılık için çok uygun otlaklara ve yine bol su kaynaklarına sahip bir bölge. Yaklaşık 10 milyon kişinin yaşadığı bölgede, geleneksel değerlere sahip halk için yer üstü kaynakları yer altı kaynaklarından çok daha önemli.
Batken bölgesini de için alan Fergana Vadisi tarihi İpek Yolu'nun en önemli geçiş güzergahlarından biri. Çin, Doğu Türkistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan olmak üzere doğu batı hattının en önemli geçiş alanı. Bununla birlikte Hindistan, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan olmak üzere okyanustan Asya kıtasının iç kısmına kadar uzanan yollar da yine bu bölgeden geçiyor. Bu özellikleriyle önemli bir jeostratejik konuma sahip. Fergana bölgesi günümüzde doğu batı ve kuzey güney yönündeki ulaşım yolları yani kara yolları ve demir yolları geçişi açısından geçmişte olduğundan çok daha büyük önem arz ediyor.
Tacikistan hala bölgedeki en fakir ülke. Çin'e toprak verilmesi de Tacik halkının iktidara tepkisini zirveye çıkardı. Rahman'ın kendisinden sonra yerine oğlunu hazırlıyor. Halk böyle bir iktidar değişimine karşı. Sınırdaki bu çatışmalar da içerideki muhalif gösterilerin, yayınların ve muhalefetin sesinin bastırılmasında yardımcı oluyor.
Çin, Rusya ve Kazakistan ile mevcut demir yolu ulaşımından beklediği hedeflere tam olarak ulaşamadı. Aslında kuzeydeki bu güzergahlardan batıya açılma hedefi gerçekleşemedi ve gerçekleşmesi de kısa vadede pek mümkün görünmüyor. Çin, kuzeydeki bu güzergahlara alternatif olarak batıya ulaşmak için daha uygun bir güzergah olarak güneyden demir yolu ağı kurmayı planlıyordu. Pekin aslında 20 yılı aşkın süredir "Bir Kuşak Bir Yol" projesinin temeli olarak Kırgızistan'dan Özbekistan'a ve oradan batıya doğru uzanacak İpek Yolu'nun tarihi güzergahı üzerinde bu demir yolu hattını kurmak için çalışıyor.
Kırgızistan'dan geçecek güzergah için iki alternatif tartışılıyordu. Birincisi Pekin, Kaşgar, Torugart, Arpa, Makmal, Celalabad'ı bağlayan 280 kilometrelik bir güzergah, ikincisi de Torugart, Arpa ve Karasu'dan geçen ikinci bir hat. Ancak bölge ülkeleri, bilhassa Kırgızistan bu anlaşmayı imzalamıyordu. Rusya ise bölge ülkelerinin bu demir yolu anlaşmasını imzalamalarına şiddetle karşı çıkıyordu. Bölge ülkeleri de bu noktada Rusya'nın yaklaşımını dikkate alıyorlardı. Bununla birlikte Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında Kırgızistan, Özbekistan ve Çin bu demir yolunun yapımı konusunda anlaşma imzaladı. Bu da Rusya'nın bölgedeki ekonomik, siyasi ve askeri etkisinin kırılmasına yol açacak yeni bir durum ortaya çıkarıyor.
Çin, Doğu Türkistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan olmak üzere doğu batı hattının en önemli geçiş alanı. Bununla birlikte Hindistan, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan olmak üzere okyanustan Asya kıtasının iç kısmına kadar uzanan yollar da yine bu bölgeden geçiyor. Bu özellikleriyle önemli bir jeostratejik konuma sahip.
Rusya, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi sonrasında Tacikistan'daki askeri üssünü güçlendirerek eski Sovyet coğrafyasındaki rolünü yeniden tesis etme, bölge üzerinde hakimiyetini güçlendirme politikalarına ağırlık vermişti. Bu doğrultuda Tacikistan'a ve iktidara ciddi desteklerde bulunmaya başladı. Bu süreçte Orta Asya'daki ülkelerde Rusya'nın etkisinin zayıflamasıyla Rusya'nın Tacikistan'ı daha da güçlü şekilde desteklediği görünümü oluştu ve Tacikistan üzerinden bölge ülkelerine mesaj verilmeye çalışıldığı kanaati ortaya çıktı. Ukrayna'da savaşın çıkması bu süreci yavaşlattı. Bu durumdan "Çin de istifade etti" denilebilir. Diğer bir aktör olan ABD, Afganistan'dan çıktı ancak Orta Asya ülkelerinde bilhassa enstitüler ve diğer birçok enstrüman ile etkisini devam ettiriyor.
Tacikistan'da ekonomi, sosyal, hak ve özgürlükler konusunda 30 yılı aşkın süredir ciddi gelişmelerin sağlanamaması sonucu İmamali Rahman iktidarına karşı muhalif sesler son dönemde hayli yükselmeye başladı. Tacikistan hala bölgedeki en fakir ülke. Çin'e toprak verilmesi de Tacik halkının iktidara tepkisini zirveye çıkardı. Rahman'ın kendisinden sonra yerine oğlunu hazırlıyor. Halk böyle bir iktidar değişimine karşı. Sınırdaki bu çatışmalar da içerideki muhalif gösterilerin, yayınların ve muhalefetin sesinin bastırılmasında yardımcı oluyor.
Kırgızistan'dan yapılan açıklamaya göre, Tacikistan'ın saldırılarında 59 Kırgız vatandaşı hayatını kaybetti, 163 kişi yaralandı, 282 ev de zarar gördü. 130 binden fazla kişi çatışma bölgesinden tahliye edildi. Tacikistan tarafından yapılan açıklamalarda ise 41 Tacik vatandaşının öldüğü, çok sayıda yaralının olduğu, 30 bin kişinin çatışma bölgesinden tahliye edildiği bilgisi verildi.
Kırgızistan'da üç halk ayaklanması oldu. Bu ayaklanmalar sonucunda ülkede iktidar değişiklikleri yaşandı. Bu süreçte milliyetçilik yükselen bir değer haline geldi. Mikro milliyetçi söylemler, tepkisel politikalar, popülist yaklaşımlar siyasette giderek ağırlık kazanmaya, iktidara ve elitlere yön vermeye başladı. Halk ise istikrar, birlik ve beraberliğin bir an önce sağlanmasını ve ülkenin güçlenmesini istiyor.
Fergana bölgesindeki çatışmalar bölge ülkelerine başta ekonomi olmak üzere birçok alanda zarar veriyor, vermeye de devam edecektir. Bu çatışmalar Orta Asya'da birbirini tetikleyecek ciddi istikrarsızlıklara yol açabilir. Kırgızistan-Tacikistan sınırının 300 kilometreden fazlası konusunda hala mutabakata varılamadı. Yerel dengeler, coğrafya ve sosyal yapı göz önüne alındığında sınır konusunda bir mutabakatın kısa vadede sağlanması mümkün görünmüyor. Bu durum da her an yeni çatışmaların çıkabileceği anlamına geliyor.
Bölgeyle ilişkileri bulunan ve geleceğe yönelik planları olan uluslararası aktörler, bölgedeki bu çatışmalara bir şekilde müdahil olacaklardır. Bölgedeki sınır sorunları bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Özbekistan ve Kazakistan'ın sınır anlaşmazlıklarının çözümünde rol almaları gelecekte bölgede etkili olmaları açısından da önemli. Şu an itibarıyla sınır problemlerinin çözümü için ara buluculuk yapacak güçlü bir kuruma ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.
[Doç. Dr. Cengiz Buyar, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim üyesidir.]