Küresel enerji politikalarının değişiminde kömürün rolü - Yavuz Selim İşleyen
31.03.2022 - 16:06

ANALİZ

ANALİZ

Kovid-19 salgınından sonra dünya ekonomisinin seyrinde önemli bir kırılma yaşandı. Salgının ilk dönemlerinde sosyal hayatın durma noktasına gelmesi ve talep seviyelerindeki düşüş ile tedarik zincirleri bozulurken, birçok ham maddenin arzında problemler meydana geldi. Kuraklık gibi iklim kaynaklı sorunlar da ham madde fiyatlarını olumsuz etkiledi. Ayrıca iklim değişikliği, yenilenebilir enerji kaynaklarının ritmini bozdu. Bu durum enerji üretim yöntemlerini de etkiledi.

Ekonomik karar alıcılar, petrol krizinden bu yana yaşanan en büyük ikinci ham madde krizinin ardından politikalarında önemli değişikliklere gitti.

2020 yılından beri merkez bankaları tarafından uygulanan genişleyici politikalarının yanı sıra Rusya-Ukrayna Savaşı, enerji emtia fiyatlarını rekor seviyelere taşıdı. Petrol, doğal gaz, kömür, nikel gibi enerji ham madde fiyatları çok hızlı yükseldi. Bu durum enerji ithalatçısı ülkelerde cari dengeyi olumsuz etkilerken, enflasyonu yukarı taşıdı. Ayrıca Rusya’nın yaptırımlarla doğal gaz ihracatını sınırlandırmak zorunda kalması, ülkeleri enerji kaynakları hususunda farklı arayışlara itti.

Ülkeler yenilenebilir enerjiyle ilgili hedeflerini korusalar da ekonomik bağımlılığı azaltmak için yerli kömür üretimi ana gündem maddelerinden biri oldu.

Kovid-19’dan önce yaşanan ticaret savaşlarını ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nı göz önünde bulundurursak, dünyanın önemli risklerle karşı karşıya kalma ihtimalinin giderek arttığını söyleyebiliriz. Buna mukabil, ülkelerin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi, siyasi bağımsızlığın yanı sıra sürdürülebilir bir ekonomi için elzem hale geldi. Bu sebeple son günlerde ekonomik karar alıcılar, petrol krizinden bu yana yaşanan en büyük ikinci ham madde krizinin ardından politikalarında önemli değişikliklere gitti.

Enerji üretim politikalarında değişiklikler

Rusya’nın dünya kamuoyunda yalnızlaştırılmasıyla küresel ekonomik politikalar yeniden şekillenmeye başlıyor. Bu değişim en çok enerji alanında kendini gösteriyor. Avrupa ülkeleri ve ABD bir süredir sanayinin pek çok dalında yenilenebilir enerjiye ağırlık verdi. Bu durum kömür üretiminde düşüş yaşanmasına neden oldu. Fakat 2021 yılında kömür üretiminde artış yaşandı ve talebin artmasıyla 2022’de de benzer bir yükseliş bekleniyor. 2024’e kadar yapılan projeksiyonlarda AB ülkeleri ve ABD haricinde, başta Hindistan, Çin ve Rusya olmak üzere diğer ülkelerin kömür üretimini artırmaları bekleniyor. Hatta ABD ve AB ülkeleri de kömür üretiminde eski alışkanlıklarına dönebilir.

Uluslararası Enerji Ajansının beklentilerine göre, yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artış Çin’in daha hızlı artan enerji talebine karşılık veremeyecek. bu nedenle Çin’in hali hazırda enerji arzının neredeyse yarısını oluşturan kömür üretimini hızlı şekilde artırması bekleniyor. Kömür üretiminin ülke enerji güvenliği için yerinin doldurulamaz olduğu Çin’in Kalkınma Planı’nda da yer alıyor. Çin ile Tayvan arasındaki gerginliğin tarihi ve siyasi arka planı olsa da Tayvan’ın geniş kömür rezervlerine sahip olması meselenin ekonomik boyutunun da olduğunu gösteriyor.

Rusya ise bu gelişmelere paralel şekilde yeni kömür sahaları tesis etmeye devam ediyor. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın en önemli gerekçelerinden olan Donbas bölgesi, tıpkı Tayvan gibi geniş kömür rezervlerine sahip. Dolayısıyla Rusya’nın işgalinde de tarihi ve siyasi sebeplerin yanı sıra ekonomik gerekçeler de önemli bir yer tutuyor.

Rusya’ya yahut herhangi bir ülkeye bağımlılığı azaltmak isteyen ülkeler LNG, kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarını hızlı şekilde devreye alma planları yapıyor. Buna yönelik mart ayının başında Avrupa Komisyonu, 2030’dan önce Avrupa’yı Rusya’nın fosil yakıtlarından bağımsızlaştırmak için bir plan hazırladı. Yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlanmasını önceleyen taslakta bu alanda bağımsızlık kazanmak için kömür üretiminin artırılması öngörülüyor.

Gelinen noktada enerji alanındaki beklentilerin 2021 yılının başına göre sekteye uğradığını görmek mümkün. Ülkeler her ne kadar yenilenebilir enerjiyle ilgili hedeflerini koruyor olsalar da ekonomik bağımlılığı azaltmak için yerli kömür üretimi ana gündem maddelerinden biri olacağa benziyor. Önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerjiyle birlikte kömür üretiminin de ağırlık kazandığını görmek sürpriz olmayacaktır.

Kömür neden önemli?

Küresel enerji krizinin hemen çözülmesi beklenmiyor. Doğal olarak birçok ülke kömür üretimini önceliyor. Çünkü doğal gaz ve petrolün olmadığı ortamda hızlı ve verimli bir çözüm olarak kömür üretimi ve nükleer enerji ön plana çıkıyor. Burada maliyeti düşük, keşfetmesi kolay ve daha önceden yaygın olarak kullanıldığı için kömür bir adım daha önde yer alıyor.

Kömür üretimini yenilenebilir enerjiden ayıran şey ise kısa vadede daha net bir çözüm olması. Yenilenebilir enerjinin belli iklim şartlarına tabi olması (örneğin rüzgarlı yerlerde rüzgar enerji santrallerinin, güneşin yoğun olduğu bölgelerde güneş panellerinin verimli olması) iklim değişikliğinin yaşandığı bu dönemde bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca yenilenebilir enerjide daha çok bölgesel üretimin gerçekleşmesi ve ortaya çıkan enerjinin taşımacılığa elverişli olmaması enerji krizine hızlı ve kesin bir çözüm sağlayamayabilir. Bunun yanında kanun ve yönetmeliklerdeki eksiklikler yenilenebilir enerji alanında ilerlemeyi yavaşlatıyor. Bu kısıtlar altında kömürün bilinen, tecrübe edilen ve kolay çıkarılan bir ürün olması -çevresel yan etkiler olsa da- kömüre olan talebi giderek artırıyor.

Türkiye’de kömür ve yenilenebilir enerji

Son dönemde yaşanan gelişmeler sonunda Türkiye’nin önemli bir enerji atılımı yapması gerektiği aşikar. 2022’nin ilk çeyreğinde yaşananlar, Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervlerinin önemini daha da artırdı. Bunun yanı sıra Türkiye’de elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı yaklaşık yüzde 36 seviyesinde. 2020’nin başından bu yana rüzgar, güneş ve jeotermal enerji üretiminin payı giderek artıyor. Bu alandaki yatırımların meyvelerini yiyoruz ancak bu durumu daha da hızlandırmamız ve enerji kaynaklarımızın çeşitliliğini artırmamız gerekiyor.

Öte yandan ekonomik aktivite büyüdüğü sürece elektrik talebi de artarak devam edecektir. İklim değişikliklerini de hesaba katarsak yenilenebilir enerji kaynaklarının artış hızı talebi yakalayamayabilir. Buna yönelik tüm dünyaya paralel olarak yerli kömür üretiminde de hızlı bir dönüşüm gerçekleştirirsek enerji bağımsızlığında önemli bir mesafe kaydedebiliriz. Elektrik Üretim AŞ, 2025’e kadar satın alacağı elektriğin büyük bir kısmının yerli kömüre dayanan elektrik üreten şirketlerden temin edileceğini açıkladı. Bununla birlikte yerli üreticinin daha fazla desteklenmesi yerli kömür üretimini artıracaktır. Türkiye’nin yenilenebilir enerji ve yerli kaynakları (doğal gaz, nükleer vb.) merkeze alan enerji politikası, yerli kömür üretimiyle de desteklenirse önümüzdeki dönemde sürdürülebilir gelişmelerin yaşanması kolaylaşacaktır.

Bu durumun Türkiye’nin makroekonomik göstergelerine yansımalarına baktığımızda cari denge ön plana çıkıyor. Cari denge 2021 yılında yaklaşık 15 milyar dolar açık verirken enerji dışı cari denge 27 milyar dolar fazla verdi. Buradan hareketle net enerji ithalatımızın 42 milyar dolar olduğu bir ortamda, enerji alanında yerli kaynakların artması, enerji sebebiyle yurt dışına çıkan kaynakların yurt içinde kalmasını sağlayacaktır. Ayrıca enflasyon sepetinde de elektrik, doğal gaz ve petrolün doğrudan ağırlığının yüzde 13-14 seviyelerinde olduğunu düşündüğümüzde, bu alanda yapılan yatırımların enflasyon üzerinde de doğrudan etki yapacağı aşikar. Dolayısıyla Türkiye, dünyada yerli enerji kaynaklarına ilgiyi görerek yenilenebilir enerji ve yerli kömür üretimini desteklerse enerji bağımsızlığında büyük mesafe katedecektir.

[Yavuz Selim İşleyen, Albaraka Türk Ekonomisti, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İktisat Yüksek Lisans]

 

 

  • Beğen
YORUM YAZIN